Çanakkale Macerası

Okulumuzun düzenlediği tarih gezisinin içine bir de analog katarsam mükemmel olur dedim, aldım Fisheye’ı yanıma çıktım yollara…

Son zamanlarda birçok okulun yaptığı gibi bizim okul da “Çanakkale Kültür Gezisi” başlığı altında zorunlu tarih gezisi düzenledi. Çoğu kişi bu geziye gelmek istemese de, ben sınavlardan bıkmış olduğumdan elimde analog makinemle kendimi şehir dışına atmak istedim.

Öncelikle ilk defa Çanakkale’ye gittiğimden heyecanlıydım biraz. Gece yola çıktığımızda yorulup uyurum diye korkmuştum, korkmuştum çünkü uyursam otobüste arkadaşlarımla eğlenemezdim. Neyse ki uyumamış, hatta bütün gece uyanık kalmıştım. Otobüste sınıf arkadaşlarımın getirdiği atıştırmalıklara daldık hepimiz. Herkes bir şeyler atıştırıp, şarkı mırıldanırken ben o sıralar elimde içeceğim ve Fisheye’la arkadaşlarla fotoğraf çektirip o geceyi ölümsüzleştiriyordum.

Sabah olduğunda yorgundum çünkü bütün gece uyumamış otobüste arkadaşlarla ölümüne sohbet etmiştik, haliyle yorgundum. Herkes otobüsten kahvaltı için inmişti, hava buz gibiydi. Herkes ısınmaya çalışırken ben makinemle güzel bulduğum yerleri pozluyor, arkadaşlarımla selfie çekiliyordum…

Kahvaltıdan sonraki rotamız “57. Piyade Alayı Şehitliği” oldu. En çok bu alanda etkilenmiştim çünkü yüzlerce şehitin mezar taşları buradaydı. Hepsini teker teker okuyamasam da bir kısmını okudum ve gerçekten duygulandım. Analog gezilerimi daha çok eğlenceli aktivitelere katmak isterim ama bu tarz kültür gezilerine de katacağımı bu geziden sonra kesinleştirdim. Gerçekten o kadar insan vatanı uğruna canlarını feda etmişken bir nebze de olsa o anı orada yaşıyorsunuz adeta.

Yukarıdaki resimde gördüğünüz benim tarih öğretmenim Dilek Hasbal… Kendisi okulda en sevdiğim öğretmenler arasında zirvede yer alır. Sınıfta öğretmen, diğer ortamlarda ise abla kişiliğini benimsemiş biricik hocam. Onun yeri bende apayrı olduğu için onu ayrı anlatmak istedim.

Gelelim bir sonraki rotamız olan “Çanakkale Şehitler Anıtı”na. Kitaplarda ve dergilerde resimlerini gördüğüm bu anıtı canlı görmeyi çok istiyordum ve başardım da. Gerçekten büyüleyici bir anıt ve mimarisi çok hoş. Anıtın içerisinde kocaman bir Türk bayrağı yer alıyor. Gerçekten muhteşem… Bu anıtın güzelliğini ölümsüzleştirerek arkadaşlarımla hemen birkaç tane fotoğraf çekildim.

Sıra geldi son rotamıza… Seyit Onbaşının 275 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtladığı o top kundağını ziyaret etmeye geldik. Top kundağı çok büyüktü, herkesten önce üzerine çıkıp kundağın resmini çektim. Rehberimiz Seyit Onbaşını anlatırken bende hayal ettim de aklım alamadı… 275 kilogramlık top mermilerini nasıl sırtlayıp o kundağa yerleştirmiş, akıl almaz doğrusu. Top kundağının yanında o mermilerden vardı. Rehberimiz ‘Kaldırabilen kaldırsın’ dediğinde 10 – 15 kişi kaldırmaya çalıştı ama kimse 1mm bile yerinden oynatamadı. O yüzden bu mermiyi kaldırıp kundağa koymasına gerçekten çok şaşırdım…

Son durağımızdan sonra benimde filmimde artık poz kalmamıştı. Kendimi otobüse atar atmaz uyudum gözlerimi açtığımda İstanbul’a varmıştık. Bu gezide analog maceralarım arasında yer aldı.

Analog günler dilerim…

mylifelikeshitt tarafından, 2014-06-13 tarihinde ve #lokasyonlar #35mm #location #canakkale #macera #sehir-maceralari #anolog #gezi #balikgozu #hatira #ani başlığında yazıldı.

Daha İlginç Makaleler