LomoAmigo: Burçin Esin

Fotoğrafçı, videograf ve müzisyen Burçin Esin, geçtiğimiz günlerde yaptığı seyahatini LC-A+ ile kaydetti. İstanbul, Budapeşte ve Bratislava’da çektiği film sahnelerini andıran fotoğraflara göz atmak ve Burçin’i daha yakından tanımak için okumaya devam et.

Merhaba Burçin! Lomography topluluğuna kendini tanıtır mısın lütfen?

Selamlar, 1989 doğumluyum. Epey zamandır fotoğraf, video ve müzik ile iç içeyim. Bu disiplinlerde oldukça keyif alarak üretimler yapmaya devam ediyorum. Aynı zamanda davullarını çaldığım Balina isimli bir grubum var.

Uzun zamandır analog fotoğraf çektiğini biliyoruz. Analog fotoğraf makineleriyle nasıl tanıştın?

Fotoğrafla tanışmam zaten analog fotoğraf makineleriyle başladı. Küçüklüğümüzde annem ve babam, hep abim ve benim fotoğraflarımızı çekme konusunda istekliydiler. Bu yüzden evde Zenit 122, Kodak Retinette gibi hala severek kullandığım analog makineler var. Onlar fotoğrafımızı çekerken aynı zamanda nasıl çekeceğimizi de öğrettiklerinden çok küçük yaşlardan beri içli dışlıyım analog makinelerle.

Yakın zamanda yaptığın seyahatlerde LC-A+’nı da yanında götürdün. LC-A+ ile çektiğin seriden bahseder misin?

Evet, birkaç şehir gezdim LC-A+ ile ve gerçekten her zaman cebimdeydi. Bu aralar mekanlarda insanları fotoğraflamayı çok seviyorum. Aynı zamanda oradaki atmosferi yansıtmayı çok seviyorum. Genelde çok karanlık mekanlar oldukları için bazen fotoğraflamak zorlayıcı olabiliyor. Bu yüzden yüksek hızlı filmler tercih ettim. Genel olarak karanlık bir atmosfer hakim bu seride.

Çekimler sırasında ilginç ya da eğlenceli bir olay yaşadın mı?

Aslında çok fazla ilginç diyebileceğim bir şey yaşamadım. Genel olarak oldukça eğlenceliydi. Bir süredir dikkatimi çeken şey, Doğu Avrupa’da kuşların pek uçmayı tercih etmediği. Yürüyerek ulaşımı daha çok seviyorlar :)

Fotoğrafların çok güzel! Dolayısıyla içlerinden bir favorin olduğuna eminiz. Bize onun arkasındaki hikayeyi anlatır mısın?

Bu fotoğrafı çok seviyorum, çünkü ilk olarak 2013 yılında Budapeşte’ye gittiğimde, Buda tarafını gezerken çok yoğun bir yağmur başlamıştı. Karşıma ilk çıkan restoran burası olmuştu. İçeri girip ısınırken çok sevdiğim fotoğraflarımdan birini burada çekmiştim. Üç yıl sonra neredeyse aynı olayı yaşadım. Yine Buda tarafını gezerken ani bir yağmur başladı ve yine en yakın restoran burasıydı. Çok sevinerek içeri girdim ve aşağı yukarı benzer bir kadrajla aynı yeri tekrar fotoğrafladım. Hem tekrar orada olmak, hem de orayı tekrar fotoğraflamak çok mutlu etti beni. En sevdiğim restoranlardan birisi oldu. Sanırım öyle de kalacak.

LC-A+’nın en çok sevdiğin özelliği hangisi oldu?

Optiği benim için ilk sırada. 32mm çok güzel ve kullanışlı bir odak uzaklığı. Geniş manzara da çekebiliyorsunuz, aynı zamanda 80 cm.’e kadar yaklaşıp portre de çekebiliyorsunuz. Diyafram açıklığının 2.8 olması da özellikle benim için çok avantajlı oldu. Yoksa karanlık ortamlarda fotoğraf çekmem imkansız olurdu. Pratik olması dışında kasasının kalitesi ve verdiği güveni sevdim.

LC-A+’yı yeni kullanacak olanlar için verebileceğin tavsiyeler var mı?

İlk olarak 1-2 makara ile deneme çekimi yaparak makineye ısınmalarını tavsiye ederim. Oldukça basit ve pratik bir makine ama çekilen makaraların sonucunu görüp öyle devam etmekte her zaman fayda var. Zor ışık koşullarında az ya da fazla pozlama durumunu pratik etmek iyi olacaktır. Makine focus free gibi hissettirse de aslında öyle olmadığını bazen unutabiliyorsunuz. O yüzden ani durumlarda netliği ayarlamayı es geçmemek lazım. Hızlı gelişen durumlar için, açık ve büyük alanlarda dolaşırken netliği sonsuzda bırakmayı tavsiye ederim.

Bir müzisyen olarak, çekimlerinde müzikten ilham alıyor musun? Eğer fotoğraflarının bir arka plan müziği olsaydı, listende hangi 3 şarkı yer alırdı?

Elbette ki müzikten ilham alıyorum. Zaten uğraştığım hiçbir şeyi birbirinden ayırmak mümkün değil. Hepsi bir bütün. Bu yüzden sürekli birbirlerini etkiliyorlar. Bu aralar fazlaca dinlediklerim ve fotoğraflarıma da etkisi olduğunu düşündüğüm şarkılar şunlar;

1- Monkey Marc – Sufi Dub
2- The Caretaker – All you’re going to want to do is get back there
3- Patrick Watson – Good Morning Mr. Wolf

Önünde yeni projeler, seyahatler ya da konserler var mı?

Önümde birkaç proje var. En yakın olarak bir filmin görüntü yönetmenliğini üstleneceğim. Heyecanlıyım bu yüzden. Onun dışında birkaç klip projelendirme aşamasında. Yakın zamanda, Ege kıyıları ve Yunan adalarında ufak bir seyahat düşünüyorum. Balina için yeni kayıtlar yapacağız, ona da az kaldı diyebilirim. Geçen hafta bir konserimiz oldu. Oldukça keyifliydi. Ancak yeni kayıtlar çıkana dek sessiz kalmayı planlıyoruz.

Burçin Esin hakkında daha fazlasını öğrenmek için onu Flickr, Vimeo ve Instagram hesaplarından takip edebilirsin. Burçin’in Balina adlı grubunu dinlemeyi de unutma!

merveengin tarafından, 2016-01-28 tarihinde ve #insanlar #lomoamigo başlığında yazıldı.